Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İçimdeki buğuya parmağımla ne yazsam o akşamın anısı oydu. Tuhaf bir teslimiyet ile kuş gibi oturdum. Aldatılmanın, kandırılmanın kadınsı içe kapanıklığı üzerime geldi. Hiç yapmadığım şekilde çay demleyip köşeye çekilmek, rahmetli Hüseyin Rahmi gibi dantel örmek istedi canım. Ne huzurluymuş aldatılmak, aldatmanın kasırgalarından hiçbiri yok,
Bu yüzden bazen bilmemek daha iyidir, hiç başlamamak, karşısında savunmasız kaldığımız, o bir şeyler anlatıp duran sesleri dinlememek daha iyidir, o anlatıcı seslerden hepimizde vardır, o anlatıcı sesler uzak ya da yakın geçmişe dalıp artık önemini yitirmiş yine de insanın hayatını ve gelecek yıllarını, dünyaya ve insanlara bakışını etkileyen bir şeyleri anlatırlar, bunları dinledikten sonra hiçbir şeye güvenemezsiniz, her şey mümkündür artık, kendimiz de dahil iyi tanıdığımız insanlardan bile en büyük alçaklıklar ve en korkunç hareketler beklenebilir. Yine de herkes durmadan bir şeyler anlatır ve anlatmak için durmadan bir şeyler gizlerler; sadece söylenmeyen şeyler ne anlatılır ne gizlenir. Ve bu sessiz kalınan şey bir sırra dönüşür ama bazen, sonunda bu sırrın da anlatıldığı bir gün gelir.
Sayfa 185 - Yapı Kredi Yayınları, 6. Baskı
Reklam
Öyle görünüyor ki, yaşadığımız sürece bilgeliğe en yakın olabileceğimiz an, bedenimizle, çok gerekli durumlar dışın da, ilgilenmediğimiz, bedensel hazlar ve onun görünümü tarafından yönlendirilmediğimiz, tanrının kendisi bizleri ondan ayırana kadar ondan uzak durduğumuz anlardır. Böylece bedenin zayıflıklarından sıyrılmış ve arınmış birer ruh olarak muhtemelen aynı türden insanlarla birarada olacağız ve öz benliğimiz aracılığıyla her şeyi olduğu gibi göreceğiz. Ve işte gerçek olan da herhalde bundan başka bir şey değildir.
En sonunda konuşmasını, Cemal'i kal­binden vuracak şu ayet-i kerimeyle bitirdi: "Anaya, babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere, yakın komşuya, uzak kom­şuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve size tabi olan kimse­lere iyilik edin."
Sayfa 265 - Doğan KitapKitabı okuyor
Dışarda bahar geldi karıcığım, bahar. Dışarda, bozkırın üstünde birdenbire taze toprak kokusu, kuş sesleri ve saire... Dışarda bahar geldi karıcığım, bahar, dışarda bozkırın üstünde pırıltılar... Ve içerde artık böcekleriyle canlanan kerevet, suyu donmayan testi ve sabahları çimentonun üstünde güneş... Güneş, artık o her gün öğle vaktine kadar, bana yakın, benden uzak, sönerek, ışıldayarak yürür... Ve gün ikindiye döner, gölgeler düşer duvarlara, başlar tutuşmaya demirli pencerenin camı : dışarda akşam olur, bulutsuz bir bahar akşamı... İşte içerde baharın en kötü saatı budur asıl. Velhasıl o pul pul ışıltılı derisi, ateşten gözleriyle bilhassa baharda ram eder kendine içerdeki adamı hürriyet denen ifrit... Bu bittecrübe sabit, karıcığım, bittecrübe sabit..
Sayfa 667 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
Cemaatlere Yönelik ;
Türkiye'de cemaat ve yapılar, fikir ve mücadelenin yasak olduğu ya da geri plânda kaldığı dönemlerde palazlandılar. Bir yerde fikir, aksiyon ve mücadele varsa orada cemaat denilen yapılanma tarzları olmaz. Bizde cemaat tek tipçiliktir; düşünmeyeceksin, gözünü kapatıp itaat edeceksin çünkü en iyisini ağabeyler ve büyükler bilir !!! Sezai Karakoç'un dinî grup ve cemaatlere bakışı çok açıktır: "Kendilerine 'cemaat' adını veren birçok grup ortaya çıkmıştır ki bunlar da medeniyetimizin ne uzak geçmişinin ne de yakın geçmişinin değerlerini kabul etmektedirler. Bunlar, sadece bağlı oldukları bir kişiyi aşırı yücelterek İslâm için çalışmış tüm büyükleri silip süpürme boş gururu ve sevdasına kaptırmışlardır kendilerini. Elbette ki bunların da sonu yoktur. Ancak belki genç nesilleri bir süre şaşırtıp hakiki bir formasyona ermelerini engelleyebilir ve geciktirebilirler.
Reklam
Bu mühim mes'ele üzerinde biraz duralım. Herkesin bildiği gibi tarîkatte bir "Halvet" mefhûmu vardır Yâni halktan uzak kalıp, onunla temâs etmemek ve bu sûretle günahlardan beri kalmak. Halbuki "Halvet, celvettir" düstûru bu fikri ortadan kaldırıyor. Çünkü halvet, insanı cemiyete karşı olan vazifesinden alıkoyuyor. Halbuki
Sayfa 334
"Sizi en yakın çalışma arkadaşınızla tanıştırayım: Sanem Hanım." Sanem Hanım. Sanem. Evlen benimle Sanem. Kadınım ol benim. Yaşadığım tüm acıları, yaptığım bütün kötülükleri, pişmanlıklarımı, hatalarımı akla. Başına çiçekten taçlar yapayım, sana şiirler yazayım, seni her gece masallar anlatarak uyutayım. Bazı akşamlar DVD'de film
Bu sahnede kimler ağladı..
Oğuz öldü. Ve bu dünyanın en acı cümlesiydi. Oğuz öldü. Ve bu dünyanın en acı şeyiydi.
Sayfa 208
yorgunsak eğer, bu daha önceden çok uzun bir yolu yürüdüğümüzden değil midir? Ve insanın yeryüzünde verilecek bir savaşı olduğu doğruysa, o bezginlik duy­gusu ve başın yanıp tutuşması, uzun süredir mücadele ettiğimizin bir gös­tergesi değil midir? Güç bir görev üstünde çalışıyorsak, iyi bir şeyin peşinde koşuyorsak, Tanrı’nın haklı gördüğü bir savaşım veriyoruz demektir. Bu­nun en yakın ve dolambaçsız ödülü ise, birçok kötülükten uzak kalabilme­miz.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.